Sürekli dizisini seyreden biri olarak kitabı okurken
şöyle güzel bir duygu seline kapılamadım. Diziyi seyretmeyenler kitabı
çok sevmişler ne var ki ben hep dizi ile bir kıyas içinde olduğum için
beklediğim heyecanı yakalayamadım ama yine de izlemediğim bir bölümü
okuyormuş gibi hissettim.
Kitap bir bütün olarak değil de üç karakteri birden ele alıp ayrı ayrı anlatmış.
Klaus,
Elijah ve Rebekah geldikleri New Orleans şehrinde 9 yılını
doldurmuşlardır ama hala evim diyebildikleri bir yere sahip değildirler
çünkü cadılar ve kurt adamlar bir ittifak içindeler ve aralarına
vampirleri almaya hiç niyetleri yoktur bu yüzden bir karış toprağı bile
tapulu olarak vampirlere satmışlardır. Ama vampir ailesi burada
kendilerine yer edinmeye kararlıdırlar özellikle Elijah bu konu ile
ilgilenir. Rebekah ordu komutanını baştan çıkarıp kendilerine bir ordu
yaratmak isterken komutana aşık olur ve bin yıldır yaşayamadığı aşkı
bulduğunu düşünür. Kitapta en pasif rol ise dizide kalbimi titreten
Klaus’a aitti. Gitti yarı cadı yarı kurt olan bir kıza aşık oldu, bütün
kitap boyunca onun peşinden koştu, beni de hayal kırıklığına uğrattı.
Her
şeye rağmen kitabı severek okudum, dili gayet akıcı ve konusu merak
uyandırıcıydı. Dizisi günümüzde geçiyor ama kitapta 1713 lerden hikayeyi
anlatmaya başlamış bu da farklı bir tarih olduğu için insanı merak
ettiriyor. Diziyi izlemediyseniz kitap tam sizlik, eğer izlediyseniz
beklentiyi yüksek tutmayın.