“Adımı annem koymuş, onun icadı bu “Orhan”. Pencereden rahat bağırabilmek için zaar. Ne de olsa iş çocuk çağırmaya geldi mi iki hece idealdir: Or-haaaan! Ya da kızdı mı veledizinaya, son harfine dek çatlatırsın vurguyu: Or-hannn! "
.
Orhan hukuk fakültesini bitirmiş olmasına rağmen işini yapmayan zaten yapmakta istemeyen ablası Nebahat’ı tırtıklayan, hayatta hiç bir gayesi olmayan biri. Ama bir gün Facebook’ta Aslı ile tanışıp buluşmaya gidiyor ve kendini kısa bir süre içinde evli buluyor. Olaylar da bunlar sonra başlıyor.
Karısının haber vermeden ortadan kaybolması, Orhan’ın eli uzun Sami Abi’den yardım istemesi “Sibop” lakabının takılmasına sebep oluyor. Aslı’yı bulması, asıl meselenin babadan kalan miras ile ilgili olduğunu öğrenmesi bir taraftan onu rahatlatırken diğer taraftan bu miras onların başına bela oluyor. Büyük bir inşaat firması ve tuttuğunu koparan bir avukat ile uğraşmak zorunda kalıyorlar.
Kitap çok samimi bir dille yazılmış. Okurken sanki karşımda ki insan bana bir şeyler anlatıyormuş gibi hissettim. Orhan’ın benzetmelerine ve mübalağalarına çok güldüm. Hayata kendine ve çevresine bakış açısını okuma çok keyifliydi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder