Sayfa Sayısı: 488
Baskı Yılı: 2015
Dili: Türkçe
Yayınevi: Arkadya Yayınları
"Belki de kırılmıştır kalbim. Bildiğimiz anlamda kırık bir kalp değil, sadece ortadan ikiye çatlamış bir kalp de değil. Şömine rafından alınıp, sert bir el tarafından sökülerek parçalarına ayrılan, sonra da paramparça bir halde yere bırakılan bir saat gibi. Bir daha çalışamayacak kadar parçalanmış bir saat…"
Ünlü bir kuyumcu ailesinin gelini olan Isabella Winterbourne, kalbi acıdan kavrulsa da, 1901 yılında eşiyle birlikte o çok kıymetli hediyeyi Avustralya parlamentosuna teslim etmek üzere bir gemi yolculuğuna çıkmak zorundadır. Ancak gemi Queensland sahilinde batar ve bu kazadan sağ kurtulan tek kişi Isabella'dır. Ve ne talihtir ki eşinin gözü gibi sakındığı hediye de kıyıya vurmuştur. Isabella bir karar vermek zorundadır. Ya kocasının zengin ve baskıcı ailesine geri dönecektir ya da elindeki bu hediyeyle yıllardır özlemini çektiği saklı rüyasını gerçekleştirecektir. İşte o an uçsuz bucaksız karanlık sahilde bir ışık dikkatini çeker. Ve Isabella deniz fenerinin sığınağına bırakır kendini…
Bir asır sonra Libby Slater, hiç karşılık beklemeden sevdiği adamı kaybedince, artık ona anlamsız gelen Paris şehrini ardında bırakmaya karar verir. Yaşamını çocukluğunun geçtiği Deniz Feneri Koyu'nda devam ettirecektir. Ancak yirmi senedir hiç görüşmediği kız kardeşinin düşüncesi onu endişelendirse de geçmişte yapılan hataların telafisi yoktur. Dahası fener evinde kalmaya başladığı günler ona bu koyun her zaman sürprizlerle dolu olduğunu gösterecektir…
Kır Çiçeği Tepesi ile gönülleri fetheden Kimberley Freeman, farklı yüzyıllarda yaşamış iki kadının geçmişi geride bırakıp geleceklerine yön verişlerini ustalıkla anlatıyor. Ve bu kadınların aradıkları cevaplar ise Deniz Feneri Koyu'nda saklı.
"Freeman, bir asır arayla yaşayan ama geçmişin zorluklarıyla bir şekilde başa çıkan ve aynı deniz fenerinin huzuruna sığınan iki kadının hikâyesini ustalıkla kaleme alıyor."
-Publishers Weekly-
İlk olarak "Kır Çiçeği Tepesi" kitabını okumuştum ve yazarın kalemini çok beğenmiştim. Çok duygu yüklü bir hikayesi vardı, geçmişle bu günü harmanlayarak yazmıştı bakalım bu kitabı nasıl diye merakla elime aldım ve beni hayal kırıklığına uğratmadı.
Farklı yüzyıllarda yaşayan iki kadının geçmişini bırakıp kendilerine yeni bir hayat kurmaya çalıştıkları ve yıllar sonra deniz feneri koyunda kesişen hayatlarını anlatıyor.
190-- Ünlü bir kuyumcu ailesinin gelini olan Isabella winterbourne ve kocası ile birlikte çok kıymetli olan bir asayı kraliçeye ulaştırmak için gemi yolculuğuna çıkarlar ama gemi batar ve sadece isabella o kıymetli hazine ile kazadan kurtulur. Kıyıya çıktığı zaman 80 küsür km yolu yürüyerek deniz fenerine ulaşır ve orada Matthew ile tanışır. Ve bu adam geçmişini geride bırakıp yeni bir hayat kurmak için bu genç kadına yardım elini uzatır.
2011-- Libby 20 yıl önce kardeşi işe kırgın olarak deniz feneri koyundan ayrılıp Paris'e yerleşmiş ve 12 yıl boyunca evli bir adamla hayatını geçirmiştir ve bu zaman zarfı boyunca ne kızkardeşini ne babasını görmemiştir. Ama sevgilisinin ölmesi ile deniz feneri koyunda kendisi için aldığı eve giderek bazı şeyleri yoluna koymayı dilemektedir ve burada 1901'de batan gemiyi araştırarak ve kendine yeni bir yol çizerek yaşamına yeni bir yön vermeye çalışmaktadır.
Yine dugusal bir kitap, yine akıcı sayfalar, yine merak dolu bir konu.
Okumaya değer.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder