30 Kasım 2015 Pazartesi

Kimi Güzelliklere Doğar || Nadine Gordimer

"Kimi güzelliklere doğar, kimi sonsuz geceye" 
W. Blake
 
15 yıl önce alıp okumuştum bu kitabı, geçen hafta kitaplığı temizlerken elime geçti. Yazarı Nobel Edebiyat ödülü almış, geçen sene vefat etti diye hatırlıyorum. Kitapta 16 öykü bulunmakta. Öykülerinde siyah ve beyazlar arasında ki problemleri ve ırk ayrımcılığını işlemiş.

En çok kitapla aynı adı taşıyan hikayesi etkilemişti beni. Beyaz aile Rad adında zenci bir çocuğu kiracı olarak evlerine alıyor. Ama ailenin 17 yaşındaki kızı Vera ile arkadaşlık kurup hamile kalınca evlenmeye karar veriyorlar. Rad, Vera'yı ailesi ile tanışması için uçağa bindirirken son anda çantasına plastik bir oyuncak daha koyuyor ve uçak havalanınca patlıyor. Oyuncağın bomba olduğu ortaya çıkıyor. Vera, bebeği ve uçakta ki hiçbir insan sağ kurtulamıyor. Tekrar aynı olay yaşanıp Rad yakalanınca bunu beyazların zencilere çektirdiği acıların intikamını almak için olduğunu açıklıyor.
 
Ne kadar acı...

26 Kasım 2015 Perşembe

Eşekarısı Fabrikası || Iain Banks

“Yüzyılın en iyi 100 romanından biri.”
-The Independent-


“Blyth’ı öldürdükten iki yıl sonra küçük kardeşim Paul’ü öldürdüm, ama Blyth’ın ölümü ile karşılaştırınca daha mühim, daha farklı sebeplerim vardı. Bir yıl sonra da birdenbire gelen bir istekle aynı şeyi Esmerelda için yaptım.
Şu ana kadarki skorum, üç. Yıllardır kimseyi öldürmedim, böyle bir niyetim de yok.
Öyle bir dönem geldi ve geçti.”


Sadece 16 yaşında olan Frank’in olağanüstü özel, aykırı dünyasına – kaldırabilecekseniz eğer – adım atın.


“Bu kitabı okumak cesaret ister.”
-Daily Express-

“Dahice... Dayanılmaz... Muhakkak okunmalı.”
-New York Times-

“Karşınızda yeri göğü yıkabilecek bir hayal gücü.”
-Mail on Sunday-

“Tuhaf, korkunç, elinizden bırakamayacağınız türden.”
-Financial Times-


Tanıtımını okuduğum zaman acaba bu ölümleri okuyabilecek miyim diye düşündüm. Kitabı okumaya başladığım zaman cinayetleri  kafasına koyup, kurgulayıp vakit geçirmeden de gerçekleştiren bir çocuk! Çocuk diyorum size... İlk cinayetini 6 yaşında, ikincisini 8, üçüncüsünü 9 yaşında işlemiş bir çocuktan bahsediyorum. İçinden öldürme isteği geliyor, planını yapıyor ve ölürken izliyor, ne kadar dehşet verici...

Spoiler İçerir
Kitabın ana karakteri Frank. Frank aslında yalnız bir çocuk. Annesi doğar doğmaz terk etmiş, bir kimlik kartı bile yok, babası okula göndermemiş eğitimini evde kendisi vermiş. Çocukken başından talihsiz bir olay geçmiş. Hayvanları yakalayıp, öldürüp başlarını kazıklara çakıyor ve kendi bölgesini ilan ediyor. Tavan arasında bir odası var burada kendisine adına "eşekarısı fabrikası" dediği bir düzeneği var. Labirent gibi odaları var labirentlerin sonunda ise içine saldığı arının kaçışının olmadığı sonunun ölüm olduğu tuzakları var.

Şöyle bir okuyunca ailede ki akrabaları hepsi bir şekilde kafayı yemiş ve ölmüşler. En çok değer verdiği insan abisi Eric ama o da yaşadığı bir olay sonucu doktor olacakken kafayı yemiş ve köpekleri canlı canlı ateşe vermeye başladığı için hasteneye kapatılsa da kaçmayı başarmış.
Babası dersen tuhaf bir insan çalışma odası süreklik kilitli Frank 17 yaşına gelmiş ama içerini daha önce hiç görmemiş. Ve kitabın sonuna doğru Frank'ın içeri girmesi ve başından geçen talihsiz olayı tekrar anlatmasını istemesiyle aslında Frank'ın neden bu kadar vahşileştiğini de öğrenmiş oluyoruz.

Kitap aile, çocuk ve şiddet içerikli olarak yazılmış. Yukarıda yazdıklarım sizi korkutmasın çok fazla gerilimli bir kitap değil. Kitapta çok fazla karekter de yok zaten sürekli Frank'ın anlattıklarını okuyorsunuz. Kitabı okuyup bittikten sonra "ay ne kadar masum" dediğimiz çocukların o kadar da masum olmadığını anlayacaksınız.

21 Kasım 2015 Cumartesi

Yeni Kitap || Tanıtım --> Go! Kitaptan "Konuş Benimle"



Yazar : LAURIE HALSE ANDERSON
Yayınevi : GO!
Etiket Fiyatı : 19.00 TL
Türü : Roman
Çeviren : Duygu Yücel
Editör : Nurten Hatırnaz
Sayfa Sayısı : 304
Baskı Tarihi : Kasım 2015


 Konuşmak gittikçe zorlaşıyordu. Boğazım sürekli acıyor, dudaklarım kuruyordu. Geceleri uyurken çenemi o kadar sıkıyordum ki sabahları başım ağrıyordu… Ne zaman annemle, babamla ya da öğretmenlerden biriyle konuşmaya çalışsam ya kekeliyor ya da donup kalıyordum. Sorunum neydi benim? Melinda Sordino’nun bir sırrı var. Ama sırrını paylaşabileceği kimsesi yok. Bütün arkadaşları, hatta tanımadığı insanlar bile ondan nefret ediyor. Ve günden güne içine kapanan Melinda, çareyi susmakta buluyor. Yalnızlaştıkça susuyor, sustukça yalnızlaşıyor. Ta ki O ŞEY’den kaçıp saklanamayacağını, O GECE’yi unutamayacağını anlayana dek…
Merak edenlere ön okuma:

13 Kasım 2015 Cuma

Satılık || İlknur Birdal


Her aşk kendi sınavıyla cebelleşir.
Devran ve Hüzün...

Onların yolu bir bar kapısında kesişti. Kader hiç ummadıkları anda, hiç ummadıkları bir yerde onları bir araya getirdi. Hayatın karşısında yeteri kadar kırılan kalpleri yeni bir serzenişi daha kaldırabilecek miydi?

Hüzün'ün korumak istediği kalbi, Devran'ın hayatını karmaşalar içine sürükleyen sırları vardı. Pis bir barın üst katında sahip olduğu kızın hayatının bilmecesi olacağını hiç hesaplamamıştı.

Sırlar ortaya çıktıkça değişen hayatlara, her aşkın kendi içinde verdiği savaşlara şahit olacaksınız.

"Sana sahip olmak hayatımda yaptığım tek doğruydu. Söylemesi biraz tuhaf olsa da, hayatım boyunca satın aldığım en güzel hediyesin."

"Sen benim başıma gelen en güzel yanlıştın. Seni Seviyorum Devran... Mutluluk benim için senin dudaklarının arasında ve sen bu gece sadece beni sevdiğini fısılda..."
(Tanıtım Bülteninden) 



Yeni yeni kitap çıkaran Türk yazarlarımızla tanışıyorum. Onlardan birisi de İlknur Birdal. Kitabını tamamen ismine bakarak aldım. Kalemi gayet güzel, akıcı ve anlaşılır bir tarzda. Kitap aşk ve dram kategorisinde sanırım. Değilse bile benim için öyle oldu.

Kitapta üvey babası tarafından bara satılan 17 yaşında ki Hüzün'ü ve ona sahip olduktan sonra onu buradan kurtarmaya çalışan Devran ile arasıda gelişen olayları anlatıyor... Hüzün'ün geçmişini merak eden Devran sayesinde ortaya çıkan bir sırrı ve daha birçok sırrı bu kitapta bir solukta okuyabilirsiniz. Kısacası Türk sineması tadında bir eser...

Kitapta bir şekilde herkes birbiri ile bağlantılı, aa bu da nereden çıktı diye şaşıracağınız bölümleri çok fazla.
Devran ile Hüzün'ün aşkı
Emir ile Asi'nin aşkı
Umut ile Aysel'in aşkı
Hepsi kendi içinde bir başka güzel.
Dedim ya tam Türk filmi tadında bol bol drama ve aşk.

 

7 Kasım 2015 Cumartesi

Mim: Güne Nasıl Başlıyorum



Görsel Alıntıdır
Beni  "Güne Nasıl Başlıyorum" mimine davet eden Minerva'dan Notlar'a çok teşekkür ediyorum.

Sanırım herkesin sabah rutini birbirine benzerdir.

Sabah yataktan kalkar kalkmaz ilk önce pencereyi açıp havaya bakarım, taze havanın yüzeme vuran temiz ferahlığını her zaman sevmişimdir. Daha sonra doğru banyoya elimi yüzümü yıkayıp kendimi biraz daha açtıktan sonra yatağımı toplayıp bu sefer rotayı mutfağa çeviriyorum.

Görsel Alıntıdır






 Ben sabahları uyanmanın üzerinden bir saat geçmeden kahvaltı edemeyenlerden olduğum için kendime sade ve şekersiz bir kahve hazırlayıp whatsapptaki grubumuzun günaydın ve dünün ve bugünün gelişmelerinin konuşulduğu sohbette buluyorum kendimi. Daha sonra instagram da takip ettiğim sayfalara da göz gezdirdikten sonra rutinim bitmiş oluyor.

İşte bende sabahları böyle bir hal içindeyim sonra günün koşuşturması başlıyor.

4 Kasım 2015 Çarşamba

Yeni Kitap-Tanıtım -->Koridor Yayıncılıktan "Eşekarısı Fabrikası"



ESER ADI: EŞEKARISI FABRİKASI
YAZAR: Iain Banks
ÇEVİREN: Zübeyde Abat
KİTABIN TÜRÜ: Roman
CİLT BİLGİSİ: Kuşe
KAĞIT BİLGİSİ: 3. hamur (70 gr)
SAYFA SAYISI: 256
KİTAP BOYUTLARI: 13,5-21 cm
BARKOD: 978-605-4629-99-2
ETİKET FİYATI: 20 TL
ÇIKIŞ TARİHİ: 06.11.2015


Yüzyılın en iyi 100 romanından biri.”
The Independent

“Blyth’ı öldürdükten iki yıl sonra küçük kardeşim Paul’ü öldürdüm, ama Blyth’ın ölümü ile karşılaştırınca daha mühim, daha farklı sebeplerim vardı. Bir yıl sonra da birdenbire gelen bir istekle aynı şeyi Esmerelda için yaptım.
Şu ana kadarki skorum, üç. Yıllardır kimseyi öldürmedim, böyle bir niyetim de yok.
Öyle bir dönem geldi ve geçti.”

Sadece 16 yaşında olan Frank’in olağanüstü özel, aykırı dünyasına – kaldırabilecekseniz eğer – adım atın.

“Bu kitabı okumak cesaret ister.” Daily Express
“Dahice... Dayanılmaz... Muhakkak okunmalı.” New York Times
 “Karşınızda yeri göğü yıkabilecek bir hayal gücü.” Mail on Sunday
 “Tuhaf, korkunç, elinizden bırakamayacağınız türden.” Financial Times 
 

2 Kasım 2015 Pazartesi

Kurucunun Kızı || Amy Engel

Dehşet verici bir nükleer savaş sonrası Amerika Birleşik Devletleri büyük ölçüde yok edilmiş, sadece küçük bir grup hayatta kalmıştı. Geriye kalanları kimin yöneteceği konusunda Lattimer’lar ve Westfall’lar arasında çıkan savaşı Westfall ailesi kaybetmişti. Ve beş yıl sonra barış ve kontrol, her yıl yapılan bir törenle, kaybeden tarafın kızları ile kazanan tarafın erkeklerinin evlendirilmesiyle sağlanmaktaydı.
Bu yıl benim sıram gelmişti.
Benim adım Ivy Westfall ve görevim basitti: Başkan’ın oğlunu, müstakbel kocamı öldürmek ve Westfall ailesinin gücünü geri kazanmasını sağlamak.
Ama görünen o ki, Bishop Lattimer ya çok yetenekli bir oyuncu ya da ailemin iddia ettiği gibi kalpsiz, zalim bir çocuk değil. Hatta beni bu dünyada gerçekten anlayan tek kişi bile olabilir. Ama kaderimden kaçmama imkân yok. Ben Westfall mirasını geri alacak kişiyim.
Bishop ölmeli. Ve onu öldüren ben olmalıyım…

Zaten tanıtımında Ivy'nın Bishop ile evlendiğini okuyoruz. Evleniyorlar ve ayrı bir eve çıkıyorlar. Bishop Ivy'nın düşündüğü gibi biri çıkmıyor gayet nazik, aklı başında ve mantıklı biri olması Ivy'i şaşırttıyor. Asla Ivy'nin istemediği birşey yapmadığı gibi düşünceleri de değer veriyor ve değiştirmeye çalışmıyor.

Yaşadıkları şehir yüksek ve geçilemez çitlerle çevrilmiş. Yiyecek, giyecek, su ve elektriği dikkatli kullanmak zorundalar. Ve ceza olarakta çitin diğer tarafına atılıp ölüme gönderiliyorsun. Ama Ivy'nın babası bunlara bir son vermek istemekte ve yönetimi ele geçirmesi gerekmektedir bunun için babası Ivy'i görevlendirmiştir.

Ivy yapması gereken görevler. Kocanın güvenini kazan, adliyede işi gir, silahların yerini ve kodunu öğren ve kocanı öldür. Gerisini babası ve onun arkasında duranlar tamamlayacak.
Ama bir sorun vardır kocası ve onun babası kendi babasının anlattığı gibi biri değildir. Özellikle Bishop'u tanıdıkça onu öldürmek istemediği ve yavaş yavaş ona bağlanmaya başladığı fark eder. Yinde de bütün görevlerini yerine getirir sadece son görevini tamamlayamayacağını anlayarak adliyeye bir not bırakır ve gizliden kendini ihbar ederek hapse girer. Hapiste sadece iş arkadaşı yardım eder ailesi onu bir çırpıda silerek dengesiz olduğunu söyleyerek görüşmek bile istemezler. Ve beklenen son; Ivy çitin diğer tarafına atılır.

>>>>
Yorumlara bakarak aldım bu kitabı. Konusu gerçekten çok güzel ama ben daha fazla hareket bekliyordum ne bileyim Ivy bir iki ters takla atıp bir iki oğlanı dövse fena olmazdı hani =)) Yine Ivy'nin düşüncelerini daha fazla bilmek ve öfkesine daha fazla ortak olmak isterdim.Bundan sonra ki adımı ne olacak diye daha fazla heyecanla sayfaları çevirmek isterdim.

Yazar sonunu yine de merak etmemi sağlayacak bir sonla bitirmiş, sanırım ikinci kitabı almamı sağlayan bu sondaki meraklı bitiriş olacak.