23 Mayıs 2018 Çarşamba

Gelincik İle Serçe || Kristy Cambron


Belki de umut küçük bir serçenin kanadındadır…

Yeni sanat galerisinin açılışı ve bir peri masalını aratmayan düğününün ardından Sera James, büyüleyici bir hayat sürmeye başlar. Ancak William Hanover’ın işlemediği bir suç yüzünden tutuklanmasıyla peri masalı bir kâbusa dönüşür. Sera ile William korku ve endişe savaşını verirken, Sera âşık olduğu adamın gerçekte kim olduğunu sorgulayacak, aradığı yanıtları ise geçmişte bulacaktır. 

Kája Makovský, 1939 yılında yarı Yahudi ailesini geride bırakarak Nazi işgali altında olan Prag’dan kaçmak zorunda kalır. Üç sene sonra İngiltere’de artık bir gazetede çalışan Kája, Nazilerin Londra’yı bombalamasının ardından Manş Denizi’nin karşı tarafında yaşanan korkunç olayları keşfeder. Bölgede binlerce Yahudinin katledildiğini öğrendiğinde ailesini kurtarmak için hayatını riske atarak vatanım dediği şehre geri dönmeye karar verir. Ancak şeytan boş durmayıp onun planlarını bozar ve Kája kendini korkularının merkezinde,  Terezin Toplama Kampı’nda bulur… 

Umuda ve hayata tutunma hikâyesinde Sera ve Kája, yüreklerini saran inanca tutunacak ve sevdiklerini korumak uğruna sonuna kadar savaşacaklardır. Bu, geleceklerini yok saymak anlamına gelse bile…
Kelebek ile Keman’la gönlümüzde yer edinen Kristy Cambron, bu kez Gelincik ile Serçe’yle savaşın karanlık yüzünün çocuklardaki etkisini, kötü bildiklerimizin de içinde iyilik taşıyabileceğini yürek burkan bir dille anlatıyor…


“Gelincik ile Serçe bize bir kez daha Terezin Toplama Kampı’na 15,000 çocuğun gönderildiğini ve yalnızca yüzünün kurtulabildiğini dehşetle hatırlatıyor. Bu roman sevdiklerimiz uğruna neleri göze alabildiğimizi çarpıcı bir dille anlatıyor.”
Beth K. Vogt

17 Mayıs 2018 Perşembe

İyi Geceler Bay Tom || Michelle Magorian


Savaşın eşiğindeki bir dünyada yeşeren sımsıcak bir sevgi ve dostluk hikâyesi…

2. Dünya Savaşı patlak vermek üzereyken İngiltere’de şehirli küçük çocuklar savaştan zarar görmemeleri için taşrada yaşayan ailelerin yanına yerleştirilir. Ürkek ve çelimsiz bir oğlan çocuğu olan Willie Beech de Londra’daki annesinin yanından alınıp İngiltere’nin küçük bir köyüne getirilir. Burada Thomas Oakley adındaki ihtiyar bir adamın himayesine verilen Willie hayatı boyunca hiç sevilmemiş ve annesinden sürekli şiddet görmüştür. Köye ilk geldiğinde etrafındaki her şeyden korkan Willie, Bay Tom’un sevgisi ve anlayışı sayesinde şiddet ve nefret dolu geçmişini zamanla unutmaya; sevgi, hoşgörü ve şefkat dolu bu yepyeni dünyada kendini ilk kez güvende hissetmeye başlar. Derken bir gün annesinden gelen bir telgrafla her şey değişir.