25 Ağustos 2015 Salı

Kır Çiçeği Tepesi - Kimberley Freeman

Bazen kader, hayatımızdaki kişilerle sınar bizi.
Ki hayaller bu sınavı geçmek için yeterli değildir...

1929 yılında Glasgow'da yaşayan genç, güzel Beattie'nin büyük hayalleri vardır, ta ki evli sevgilisi Henry'den hamile kalana kadar... Çocuğunu evlatlık vermek üzere dünyaya getirmeden hemen önce Henry karısını terk edip Beattie ile birlikte Londra'ya kaçmaya karar verir. Orada kendilerine yeni bir hayat kuracaklardır.

Tam seksen sene sonra kader, Beattie'nin torunu Emma'ya oyununu oynayacaktır. Ünlü bir balerin olan Emma, geçirdiği sakatlık nedeniyle kariyerinden vazgeçerek aile bağlarının olduğu Avustralya'ya dönmek zorunda kalır. Büyükannesinden ona kalan çiftliğe vardığında, tek amacı oradaki eşyaları düzenlemektir. Ancak dört bir tarafı sararmış fotoğraflar ve eski mektuplarla çevrili olan Emma, geçmişin tozlu sayfalarında kalan bir aile sırrını çözmeye çalışırken bulur kendini. Emma attığı her adımda büyükannesiyle kaderlerinin nasıl da bir örüldüğünü keşfedecektir.

Kır Çiçeği Tepesi, yalnızca iki kadının hikâyesini barındıran yürek burkan bir roman değil, ayrıca insanın elindeki gücü ve bu gücü keşfettiğinde neler yapabileceğini ortaya koyan bir başyapıt.

"Romanın gücü, Freeman'ın oluşturduğu karakterlerin yanı sıra aşk, nefret ve utancı nasıl işlediğine de dayanıyor. Hem Beattie hem Emma kendilerini yeni bir hayata başlarken buluyor. Okuyucuları kâh neşelendiren kâh üzen de bu kadınların hikâyesidir."
-Publishers Weekly-
(Tanıtım Bülteninden) 
Sayfa Sayısı: 536 
Baskı Yılı: 2013
Dili: Türkçe
Yayınevi: Arkadya Yayınları
=========================================================================

Hani bazı kitaplar vardır, sinemaya da uyarlansın istersiniz, bundan çok güzel film olur dersiniz, bu kitapta ki Beattie'nin hikayesi de aynı film gibi insanın gözlerinde canlanıyor.

Kitapta evli sevgilisinden hamile kalıp ve onunla Dünya'nın diğer ucuna kaçan ama düşlediği gibi bir hayat yaşayamayan Beattie ile balerinlik kariyerine mecburen son veren ve ölen büyükannesinin çifliğine giden torunu Emma'nın hayatlarını anlatıyor.

Beattie'ye kanım ısındı ama Emma çok bencil bir karakter kendisini sevemedim, birde kitabın sonu benim ümit ettiğim şekilde bitmedi. Keşke yazar bir iki sayfa daha yazıp benim merakımı giderseydi.

6 Ağustos 2015 Perşembe

Angela'nın Külleri & Frank McCourt

Ekonomik kriz sırasında, Amerika'ya yeni gelmiş bir göçmen ailesinin çocuğu olarak, Broklyn'de dünyaya gelen ve İrlanda'nın Limerick kentindeki yoksul mahallelerde büyüyen Frank McCourt'un anıları böyle başlıyor. Frank'ın babası Malachy, genellikle çalışmadığı, çalıştığı zamanlar da aldığı parayı içkiye yatırdığı için, annesi Angela'nın çocuklarını bakıp besleyecek parası yoktur. Ancak aynı Malachy, sorumsuz ve garip bir adam olmasına karşın, Frank'in hikâye yazma yeteneğini ortaya çıkacaktır. Frank, babasının, İrlanda'yı kurtaran Cuchulain hakkında anlattığı hikâyelerle, annesine bebekler getiren, Yedinci Basamaktaki Meleğin hikâyesiyle beslenerek büyür. Belki de Frank'in hayatta kalmasının nedenidir bu hikâye . Frank, paçavralar giyerek, Noel yemeği için domuz başı dilenerek, ateş yakmak için sokak kenaklarından kömür toplayarak, yoksulluğa, açlığa ve akrabalarıyla komşularının umursamaz zalimliğine katlanır. Katlandığı gibi, hakâyesini, yaşama sevinciyle dolu, olağanüstü bağışlayıcı ve etkili bir dille anlatmak için sağ kalır.Her sayfası, Frank McCourt'un şaşırtıcı ve sevencen mizahı ile dolu olan ANGELA'NIN KÜLLERİ, bir klasiğin tüm belirtilerini veren muhteşem bir kitap. Why Should You Doubt Me' (Benden Niye Kuşkulanasın ki?) isimli kitabın yazarı, Mary Breasted'in dediği gibi, "Frank McCourt'un kitabı çok dokunaklı, çünkü insanın yüreğini dağlayan hikayesi gerçek. Hiç kimse, hiçbir zaman yoksullukla çocukluğu böyle anlatmadı. Frank McCourt'un hikaye yazmak için sağ kalması insanı hayrete düşürüyor. Böylesine bir pislik ve sefaletten, kusursuz bir başyapıt yaratabilmiş olması da az mucize değil" 
Sayfa Sayısı: 463 
Baskı Yılı: 2015
Dili: Türkçe
Yayınevi: Epsilon Yayınları


Duygusal yönü ağır basan kitaplara devam mı, devam. Dramanın dibine vurdum mu, vurdum.

Açlık ve sefalet içinde geçen bir çocukluk, sarhoş bir baba, zayıf bir anne. Birde bu yazılanların bir kurgu değilde yaşanmış bir hayat hikayesi olduğunu öğrenince daha bir üzülüyorsunuz. Yani mendiller yine yanınızda olmalı.
Yazar İrlanda da sefalet içinde geçen çocukluğunu günlük bir dille anlatıyor, daha çok hatıra anı tarzı yazılmış diyebilirim. O kadar akıcı ve sade bir dili var ki sıkılmadan bir çırpıda okuyorsunuz kitabı.

Filmi de çok güzel, çocukların oyunluğunu müthiş.
Hem kitabı okuyun, hem filmini seyredin. Sizde dramanın dibine dibine vurun.

2 Ağustos 2015 Pazar

Ardımda Kalanlar & Ellen Marie Wiseman

ıkmazdaysa yüreğiniz, hikâyemi dikkatli okuyun, belki de bu sizin hikâyenizdir…

Hiç uçurumun kenarında olduğunuzu hissettiniz mi? Ya da ayaklarınızın altındaki kaya parçalarının koparak düştüğünü… Ben artık öyle hissediyorum ve gitgide karanlığa düşüyorum. İhanetin en ağırını en yakınlarımdan gördüm. Anne ve babamdan… Tek suçum, onların isteklerine boyun eğmememdi. Tek suçum, onların değil de yüreğimin seçtiği adamı sevmemdi… Neden insanlar kendileri gibi olmayanı ötekileştirir ki? Bu başkaldırımın bedelini çok ağır ödüyorum. Bir akıl hastanesine kapatıldım. Tüm hayatım çalındı benden. Sevdiğim adam… Dünyaya getireceğim çocuğum belki de…

Ne zormuş insanın kendinde olduğunu ispat etme çabası. Ve artık aklım yerinde mi bilmiyorum ama yüreğimin hâlâ aklı başında. Buradan kurtulmak istiyorum. Gün yüzüne kavuşup rüzgârın saçlarımı savuruşunu hissetmek, denizin tuzlu kokusunu içime çekmek istiyorum. Tek ümidim bu yazdıklarımı birinin bulması. Ne kadar zaman alır bilinmez, fakat bu satırları okuyacak kişiye sesleniyorum: Benim adım Clara Elizabeth Cartwright ve bu, benim hikâyem. Seçim senin, ya hikâyeme ortak ol ya da diğerleri gibi görmezlikten gel beni… Ardımda Kalanlar, anlattıkları ve karakterleriyle kurgu ürünü olsa da hikâyenin çıkış noktası gerçeğe dayanmaktadır. Tüm gizemleri içinde barındıran, duygu yüklü bu kitabı gözyaşları eşliğinde bitirdiğinizde, kendinizi sorgulamadan edemeyeceksiniz…

"Muhteşem bir kurguya sahip olan Ardımda Kalanlar, tüm okul ve halk kütüphanelerindeki yerini almalı."
-Voya, Lindy Gerdes-
(Tanıtım Bülteninden)



Sayfa Sayısı: 440

Baskı Yılı: 2015


Dili: Türkçe
Yayınevi: Arkadya Yayınları



 Geçmişle bugünü harmanlayarak anlatılan bir hikaye daha...
Geçmişten gelen Clara ve bugünü yaşayan Izzy.

Clara, sevdiği adamı onaylamayan anne ve babası tarafından bir akıl hastanesine kapatılıyor. Daha sonra olaylar çorap söküğü gibi geliyor. Hastanede yaşananları okudukça yok artık diyeceksiniz.
Kendisinin deli olmadığına bir türlü inandıramıyor ve dahası hamile olduğunu söylediği halde kimse sağlık kontrollerini yapmıyor. Zamanı gelince bebeği doğuyor ve elinden alınıyor. Sevdiği adam onu buluyor, hastaneden çıkarmaya çalışırken ölüyor. Annesi babasını da kaybedince deli olmadığına kimseyi inandıramıyor ve yıllarca akıl hastanesinde ömrünü tüketiyor. Ömrünü tüketirken birçok deneylere ve acılara maruz kalıyor.
Bir insan bu kadar acı ve eziyete nasıl katlanabilir...
Kısacası gani gani üzüleceğiniz, gözlerinizin dolacağı bir kitap.