26 Şubat 2016 Cuma

Yeni Kitap --> Yeter ki Aşk Koksun Hikayeler || Yakamoz Kitap

Miss kokulu bir kitapla karşınızdayım...

Bu kitap @bulutlararasikitapturu muzun ilk kitabi ve bize kitap gönderen ilk yayınevi Yakamoz kitap kendilerine çok ama çok teşekkür ederiyorum.

Kitap harika kokuyor, ismiyle tam bir bütün içinde.  Kitabın arka kapak yazısıda çok güzel, bir an önce okumak için sabırsızlanıyorum.

Bizi instagram da takip etmek için;
@sadekitaplik
@bulutlararasikitapturu



 ARKA KAPAK YAZISI:
Aşk, verdiğini geri almaktır. Bu yüzden gerçek sevenler hep eksik kalır. Bu kitapta, hiç beklenmedik bir anda kendileri için doğru aşkı bularak, sonunda aradıkları huzura ve mutluluğa kavuşan, kalpleri sevmeye ve sevilmeye özlem duyan dört farklı kişinin hikâyelerini bulacaksınız. Kısacık bir kelime olsa da, aşk uzun bir bekleyiştir. Aşk, sevdiğiniz kişinin size bir kez, sizin ona baktığınız gibi bakmasını; onun da size âşık olmasını ve birbirinize kavuşmayı beklemektir. Tıpkı Jacob ile Samantha’nın, Trent ile Lou’nun, Rachel ile Josh’un ve Diana ile Martin’in bekledikleri gibi... Sevgi, mutluluk ve aşk üzerine bir kez daha düşünmenizi sağlayacak bu hikâyeleri okurken kalbiniz aşk ve huzur ile dolacak.

24 Şubat 2016 Çarşamba

Marslı || Andy Weir

Goodreads okurlarına göre 2014'ün En İyi Bilimkurgu Romanı!

Altı gün önce, Mark Watney Mars'a ayak basan ilk insanlardan biriydi. Şimdi ise, orada ölmesi neredeyse kesin.

"Çok uzun zamandan beri okuduğum en iyi kitap. Zeki, eğlenceli ve gerilim dolu. Marslı, bir romandan isteyebileceğiniz her şeye sahip."
-Hugh Howey, Wool serisinin yazarı-

"Sürükleyici… Defoe'nun Robinson Crusoe'su sanki daha zeki biri tarafından yazılmış gibi."
-Larry Niven, Hugo, Nebula ve Locus ödüllü Halka Dünya romanının yazarı-

"Bu kitap tam da benim gibi okuyucuların seveceği türden."
-John Scalzi, Yaşlı Adamın Savaşı serisinin Hugo ve Locus ödüllü yazarı-

"Andy Weir'in yazdığı Marslı şimdiye kadar okuduğum en iyi bilimsel bilimkurgu romanı. Bu romanı -başka bir kitap hakkında hiç böyle bir şey söylemedim- edebi anlamda da elden bırakmak mümkün değil."
-Dan Simmons, Hugo ödüllü Hyperion serisinin yazarı-

"Marslı aklımı başımdan aldı!"
-Ernest Cline, Başlat romanının yazarı-

"Aksiyon ve uzay macerasının kusursuz bir karışımı."
-Library Journal-




Mark marsta kum fırtınası sırasında antenin çarpması ile gözden kaybolur arkadaşlarıda onun öldüğünü ve yapılacak hiçbir şeyin olmadığını düşünerek marstan ayrılmak zorunda kalırlar. Mark ertesi gün kendine gelir ve marsta yalnız başına kaldığını fark etmesi ile yaşama tutunma serüveni başlar.

Kitap yorumlarına bakarak aldığım bir kitap marslı. Ama sanki ben istediğim heyecanı kitap içinde bulamadım gibi. Bir kere kesinlikle kendimi makine ve kimya dersinde gibi hissettim, zaten hiç o dersi sevmezdim. Mark aslında botanikçi ama marsta hem kimyager hemde makine mühendisi gibi davranıp her istediği şeyi icat edebilen çok zeki, mükemmel bir adam, ha birde esprili.

Kitap sürekli ne yapabilirim, şunu yapayım, yok olmadı, vazgeçtim, dur şunu da deneyeyim, evet şimdi oldu, şuraya da bir espri patlatayım tarzındaydı.

Aslında bu kitap tam bilimseverlere göre. Filmi ise okumaktan daha keyif verici geldi.
Bilemiyorum ama sanırım ruh halim kitap konusunu okuyup değerlendirirken baya bir etkili oluyor.

20 Şubat 2016 Cumartesi

Gece || Elie Wiesel


Tüm İnsanlığa Okutulması Gereken Kitap."
-Oprah-

Transilvanya'nın Sighet şehrinde doğan Elie Wiesel, 1944'te, ailesiyle beraber Auschwitz, ardından Birkenau'ya gönderildiğinde henüz 16 yaşındaydı. Gece, onun bu hatıralarının kitabıdır: Bir daha hiç görmeyeceği annesi ve küçük kız kardeşinden ayrılışı, babasıyla açlığı, soğuğu, darbeleri ve işkenceyi paylaştığı kamplar… Ve insan onurunu kaybetmenin utancı.

Gece'yi bu denli ürpertici kılan şey; yazarın başından geçen olayları -mış gibi yapmadan, bir tepki olarak gösterilen her düşüncenin, korkunun ve acının resmini derin fırça darbeleriyle gözler önüne seriyor olmasıdır. Hafızalardan silinmeyecek bir tarihe tanıklığın küçücük bir kitaba sığdırıldığı bu dev şaheser, yüreğinizle sizi baş başa bırakacak.

1986'da Nobel Barış Ödülü'nü alan Wiesel, Boston Üniversitesi'nde fahri profesör unvanıyla ders vermektedir.



Bu kitap Eliezer Wiesel'in savaş sırasında naziler tarafından toplanıp kampa götürülmesini ve oradaki esaretini anlatan bir otobiyografidir.
Kitaptan o kadar çok etkilendim ki halime binlerce defa şükrettim sanırım. Rabbim kimseyi böyle zorluklarla sınamasın. Ben olsam aklımı kaçırırdım.

Eliezer dört çocuklu yahudu bir ailenin tek erkek çocuğu. İki ablası ve bir kız kardeşi var. 1944'te ailesiyle birlikte Auschwitz toplama kampına gönderiliyor. Kampta kadınları ve çocukları bir yere erkekleri başka bir yere ayırdıyorlar. Yüzlerce kişi var ama kimsenin ismi yok, herkesin koluna bir numara kazıyorlar. Ve bu saatten sonra kampta sağ kalmak için tüm duygularını kaybediyorlar.

Elie babasıyla birlikte kalabiliyor zaten tek desteği babası ama işkenceler o kadar ağır ki. Kıyafetsiz ve ayakkakabısız buz gibi soğukta dikiliyorlar, sabahları kahve, akşamları ekmek ve yağ veriyorlar, yiyecek yok, giyecek yok, yatacak yer yok. Sadece 15 yaşında bir çocuk ama gözleri her şeyi görüyor, insanları diri diri yakıyorlar, ibret olsun diye herkesin gözü önünde dar ağacında sallandırıyorlar. Belirli sürelerde eleme yapıyorlar ve bu elemeleri geçemeyenleri öldürüyorlar. Hiçbirşey yapamazsalar sebebsiz yere ellerinde ki demir çubuklarla vurup, hakaret ederek psikolojik baskı yapıyorlar. Eliezer ve babası son ana kadar bütün zorluklara dayanıyor ama babası dizanteri yakalanıyor ve zayıf ve yaşlı vücudu bunu kaldıramıyor ve ölüyor. 1945'te Buchenwald kampının Amerikan ordusu tarafından ele geçirilmesiyle Elie kurtuluyor.

Sanırım kitabın devamı da var ama şöyle bir konularına baktım. Gece'den sonraki hayatını anlatıyor sanırım.
Gece
Şafa Vakti
Gündüz
Kitabın otobiyografi tarzında yazılmış olması gözünüzü korkutmasın. Gerçekten yüreğinize dokunan bir kitap, mutlaka alıp okuyun derim.