İlk defa Jale Sancak okuyorum. Kitap, kişinin iç
dünyasını, hayatın onun için getirdiklerini ve götürdüklerini, toplumla
olan bağlarını anlatan toplam 11 kısa öyküden oluşuyor. Her öykünün
içinde “belki yarın”a bırakılan bir şeyler var. Önemsemediğimiz, diğer
insanlar diye nitelendirdiğimiz kişilerin hayatlarını okurken, gerçek
yaşamın içine bir nebze girmiş gibi hissettiriyor.
.
"Biri
sırtındaki yükü bırakıp yere çöktü, uykusuzluktan kırılıyordu. Biri
terini silip şişeyi başına dikti, kalanı kana kana içti. Biri hâlâ delik
deşik duvarların ardına sinmiş bekliyordu. Biri upuzun, kahırlı bir
soluk koyverdi, ölülerin yüzleri bugün gibi aklındaydı. Biri kaygıyla
uzaklara bakıp kaşlarını çattı, geceden sabaha kesilmeyen silah
seslerinde paramparçaydı. Biri tütün sardı, bir nefes çekti, öfkesi hiç
azalmamıştı, oralara yağmur değil alev yağıyordu. Biri sol memesini
çıkartıp bebeğin ağzına dayadı, sadece o kalmıştı geriye, ondan
umuyordu"
(Belki Yarın & Jale Sancak Syf:31↔Karşı Kıyı)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder